5.17.2017

TÜRKTOB Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi-Yılmaz Parlar


BASIN TOPLANTILARI  

 


Yaklaşık 1.5 yıldır TÜBİTAK’a bağlı Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) ile birlikte yürüttüğümüz Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi’nden çok kısaca söz etmek istiyorum.

Projenin temel amacı; tohumculuk sektöründe uygulanabilir etkin stratejiler ve politikalar ile farkındalık oluşturmak ve yenilikçilik perspektifiyle; üretimin, ihracatın, verimliliğin, kullanım alanlarının ve katma değerinin arttırılarak yerel kalkınmanın ve tohumculuk sektöründe ülkemizin bölgesel ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasına katkı sağlamaktır.
Bu proje ile tohumculuk sektöründe tüm paydaşlarda farkındalık oluşturarak temeli sağlam stratejiler oluşturulması, sektörün değer zincirinde yer alan üreticiler, araştırmacılar, girişimciler, sanayiciler, dağıtıcılar, yetiştiriciler, destek sağlayan kurumlar, üniversiteler, birlikler gibi üretici örgütlerini içeren yapının Türkiye Tohumcular Birliği öncülüğünde organize bir şekilde örgütlenmesi ve rekabetçiliğinin arttırılması hedeflenmektedir.
Az önce ifade ettiğim gibi yaklaşık 1.5 yıl boyunca TÜRKTOB’a bağlı olan 7 Alt Birliğimizle birlikte çok yoğun çalışmalar, toplantılar yaptık. Az önce de sonuç toplantımızı gerçekleştirdik. TÜBİTAK- TÜSSİDE’nin katkıları ile bilimsel temele dayanarak sektörümüzün önce en net fotoğrafını çektik daha sonrada yol haritamızı belirledik.

Tarım ve gıda sektörünün , tohumun dünya ve Türkiye için önemini sizler gibi bu konuyla çok yakından ilgilenen gazeteci dostlarımıza bir kez daha anlatma gereği duymuyorum.

Bu nedenle ilk olarak Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi’nin sonuçları ve son dönemde gündeme gelen konular hakkında görüşlerimizi sunacağım ve ardından varsa arkadaşlarımızla birlikte sorularınızı yanıtlayacağız.

Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi sonucunda yeni yol haritamız şöyle özetlenebilir;

· Birliklerin ve üyelerin kurumsal kapasitelerinin arttırılması,
· Kaliteli ve yeterli sertifikalı tohumluk üretiminin sağlanması,
· Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi,
· Markalaşmaya önem verilmesi,
· İhracat   imkanlarının geliştirilmesi,
· Rekabetçiliğin artırılması,
· Kayıt dışılığın önlenerek haksız rekabetin önlenmesi,
· -Bütün bunların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi.



Bildiğiniz gibi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı son dönemde tohumculuk sektörü ile ilgili bir dizi önemli kararlar aldı.

2018 yılından itibaren tüm tohumlukların sertifikalı olması ile Milli Tarım Projesi’nin en önemli ayaklarından biri olan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli’nde belirlenen ürünleri 5 dekarın üzerindeki alanlarda üreten çiftçilerin ancak sertifikalı tohum kullanmaları durumunda destek alacak olmaları sektörümüz üzerine büyük sorumluluk ve görev yükledi.

Tohumculuk sektörü olarak bu kararları destekliyoruz.

Bu noktada kısaca sektörümüzdeki güncel rakamlardan söz etmekte fayda görüyorum.

Sertifikalı tohum üretimi 2002 yılında 145 bin tondu. 2009 yılında 385 bin tonu aşan üretim, 2013’te 743 bin tona, 2015 te ise 896 bin tona ulaştı. 2016 yılında ise 957 bin 925 ton üretim yapıldı.

Son zamanlarda AR-GE çalışmaları sonucu geliştirilen yeni ve üstün nitelikli çeşitler üretime alındı. Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen fide, fidan ve süs bitkileri üretimlerimiz de arttı.

Bugün Türkiye’de 4 milyar adet fide, 138.2 milyon adet fidan, 1,5 milyar adet süs bitkisi üretilmektedir. Bu rakamlar 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında fide üretiminde %300, fidan üretiminde %50 artış demektir

Türkiye Tohumcular Birliği olarak, 2023 yılı için bir milyon tonluk sertifikalı tohum üretimini hedeflemiştik.

Ancak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilen üretim ve kullanım destekleri, Birliğimizin ve Alt Birliklerimizin kurumsal yapısını tamamlamasıyla oluşan sektör birlikteliği, özel sektörün AR-GE ve diğer  yatırımları, sektörün bölgede ve dünyada uluslararası rekabet gücünün artması,  umduğumuzdan daha hızlı sonuçlar verdi. Hedefimize çabuk ulaştık.

Milli Tarım Projesinin ve yeni Ulusal Strateji Planımızın uygulanmaya başlamasıyla birlikte şimdi hedefimizi güncellemek zorundayız.

Yeni hedefimiz kısa vadede 1.5 milyon ton sertifikalı tohumu çiftçilerimizle, topraklarımızla buluşturmaktır. Fide, fidan ve süs bitkileri üretimlerinde de aynı üretim artış oranlarını devam ettirmektir.

Sayın Basın Mensupları,

Tohumculukta en çok tartışılan konulardan biri de dış ticarettir. Türkiye bugün tohum ithalatından vazgeçse bile kendine yeterli bir tarımsal ürün arzını rahatlıkla sağlayacak konumdadır.

Zaten miktar olarak ihracatımız ithalatımızdan fazladır.

Değerde ise, 2004 yılında 35 milyon dolarlık bir ihracat yapıyorduk, 2015 yılında bu rakam 115 milyon dolar oldu. 2016 yılına baktığımız zaman ihracatımızın 153.5 milyon dolara çıktığını görüyoruz. Bu miktar 2004 yılına göre % 436,  2015 yılına göre % 49.4 oranlarında artış anlamına geliyor.


Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen süs bitkileri ve fidan ihracatının da eklenmesiyle geçen yıl 202 milyon dolar olan ihracat 262 milyon dolara çıkmıştır.

Tohum ithalatımız ise miktarda 2016 yılında bir önceki yıla göre % 13 düşmüş, değerde ise 202 milyon dolarla aynı kalmıştır.

İhracatın, ithalatı karşılama oranı % 89’a ulaşmıştır.

Türkiye tohumculuk sektörü bugün 70’ten fazla ülkeye tohum ihraç etmektedir.

Ticaret hacmi olarak dünyada 10. Sırada olan ülkemizin hedefi ilk 5’te yer almaktır.

Değerli Gazeteci Dostlarımız,

Bu temel rakamlardan sonra, kamuoyundaki tartışmalı konularda da kısaca görüşlerimizi dile getirmek istiyorum.

Bazı çevreler bilimsellikten ve gerçeklerden uzak bir şekilde yerel tohumların kullanımının yasak olduğunu ya da yasaklanacağını ve ülkemizde yerel tohumların kullanımının giderek azalacağını iddia ediyor.

Aynı çevreler, tohumculuk politikalarını ve Türkiye Tohumcular Birliğine Alt Birlikler vasıtasıyla bağlı olan tohumculuk şirketlerini de bu gerçek dışı durumun nedenlerinden biri olarak göstermeye çalışıyor.

Yerel tohumların kullanımı hiçbir zaman yasaklanmamıştır. Çiftçimiz kendi ürününden elde ettiği tohumları kullanabilir, mübadele edebilir.

Türkiye Tohumcular Birliği olarak Tohumun İzinde isimli sosyal sorumluluk projemiz ile içinde yerel tohumlarda olmak üzere tüm yerel çeşitlerin korunması, toplanması ve değerlendirilmesi için gelen projelere maddi destek sağlıyoruz.

Başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun tüm kesimlerine tohumun önemini ve gelecekteki rolünü anlatan çalışmalar yapıyoruz. Projemiz ile aynı zamanda biyokaçakçılık ile mücadele ediyoruz.

Ayrıca bir yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yerel çeşitlerin üretimlerinin devamının sağlanması amacıyla tarımsal özelliklerinin tanımlanması ve genetik kaynak olarak kaydedilmesi çalışmaları devam ederken diğer yandan tohumlarımız Ankara ve İzmir’deki gen bankalarımızda korunmaktadır.

Özetle yerel çeşitlerimiz risk altında değildir.

Basınımızın Seçkin Temsilcileri,

Tohumculukla ilgili toplumumuzda bilgi kirliliği oluşturan başka konular da var. Gerçi medyada temsil oranlarımızı sizlerin kıymetli destekleriyle son dönemde artırdık ve artık özellikle GDO konusu pek gündeme gelmiyor. Ancak bir cümle ile tekrar etmekte fayda görüyoruz.

Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu “Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.

Ancak ne kadar uğraşsak dahi GDO kadar gündemden düşüremediğimiz bir konu daha var. Ne yazık ki Hibrit (melez) tohumlarla üretilen ürünlerin sağlığa zararlı olduğu, kısırlık yaptığı zaman zaman gündeme geliyor.

Değerli basın mensupları hibrit tohumların sağlığa zararlı olduğunu net bir şekilde ispatlayan bilimsel bir kanıt yoktur. Çünkü hibrit tohum üretimi doğal bir yöntemdir. Hele GDO ve GDO teknolojileri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Eğer hibrit tohumların nasıl üretildiğine ilişkin daha detaylı bilgi isterseniz, memnuniyetle anlatırız. Ancak şunu biliniz; şu salonda bulunan, bir ana bir babadan olan hepimiz, birer hibrit canlıyız. Sektörümüzün bütün yaptığı şudur; saflaştırılmış ve uzak akraba ana ve baba hatları kontrollü bir ortamda birleştirip, her iki tarafın olumlu özelliklerini ön plana çıkartarak   yeni, verimli ve üstün çeşitler meydana getirmek.

Doğada kendiliğinden gerçekleşen süreçleri, biz kontrollü ortamlarda gerçekleştiriyoruz.

Şimdi ben bu iddiaları gündeme getirenlere sizlerin önünde sormak istiyorum;  
- -Küresel gıda savaşlarını en baştan kayıp mı edelim? Bitkisel üretimde kendi kendimize yeterli olma hedeflerimizden vazmıgeçelim?

-Hibrit tohumlarla elde ettiğimiz verim ve kalite artışlarını bir kenara bırakırsak, şimdi kendimize yeterli olduğumuz pek çok ürünü ithal etmek zorunda kalacağımız gerçeği ortadadır. Bu savı dile getirenler, bilmeden bu sonuca hizmet ettiklerinin farkındalar mı?

Mısırı örnek verecek olursak; 2016 yılında mısır rekoltesi 6.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Atadan veya köy çeşitlerini kullandığımızda verim düşeceğinden rekolte yaklaşık 1.5-2.0 milyon  ton olacaktır. Aradaki farkı biz yurt dışından, özellikle ABD, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerden ithal edilecektir. Bu ülkelerde üretimin tamamına yakını  GDO’lu mısır tohumluğundan yapıldığı hususunu da  bilmenizi istiyorum.

Değerli Basın mensupları, sorularımın yanıtları aslında cümlelerin içindedir.

Bizim istediğimiz tohumla, tohumcukla ilgili bir konu gündeme geldiğinde, fitoterapistler, diyetisyenler, kalp- damar uzmanları kadar görüşlerimizin basında yer bulmasıdır.

Ülkemizde ana uzmanlık alanı tohumculuk, bitki ıslahı, hibrit çeşitlerin geliştirilmesi olan uluslararası çapta çok sayıda bilim insanı var. Bilimsel gerçeklerin konuşulması, kamuoyunun doğru yönlendirilmesi için bu kıymetli akademisyenlerimizin ve uzmanlarımızın görüşlerinden de  yararlanılmalıdır.

Basınımızın Değerli Temsilcileri, özetle vermek istediğimiz temel mesajlar bunlardır. Şimdi eğer varsa tohumculuk ile ilgili her konuda sorularınızı yanıtlamaya hazırız.
İlginiz için bir kez daha teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Soru – cevap bölümünden sonra hepinizi öğle yemeğine davet ediyorum.


yilmazparlar@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder