BASIN TOPLANTILARI
- ANASAYFA SİYASET EKONOMİ TURİZM BİLİŞİM SAĞLIK GIDA OTOMOTİV
- EMLAK GÜNCEL KİTAP MÜZİK MODA MAGAZİN SİNEMA KÜLTÜR & SANAT
İstanbul Aydın Üniversitesi Tevekkül Karman Global Barış ve Demokrasi
Merkezi'nce düzenlenen "Savaşın Kadın ve Çocuklardaki Etkisi"
başlıklı Ortadoğu'da Barış Konferansı'nın sonunda Nobel Kadın İnisiyatifi
üyeleri Şirin Ebadi, Tevekkül Karman ve Jody Williams imzasıyla yayımlanan
deklarasyonda, uluslararası toplum, cinsel şiddetin tabu olmaktan çıkarılmasını
sağlamak ve toplumları korkutmak için bir araç olarak kullanılan tecavüz ve
diğer cinsel şiddet biçimlerinin önlenmesi konusunda gerekli adımları atmaya
davet edildi.
İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Aydın,
Rektör Prof. Dr. Yadigar İzmirli, eski Tunus Kadından Sorumlu Bakanı Sihem
Badi, Nobel Barış Ödüllü aktivistler Şirin Ebadi, Tevekkül Karman ve Jody
Williams'ın katılımıyla düzenlenen toplantıda, deklarasyonu Williams okudu.
Deklarasyonda, konferansın, Nobel Kadın İnisiyatifi üyelerinin,
karşılaştıkları sorunları çözme amacıyla bölgede kurulan kadın örgütlerini
destekleme amacı doğrultusunda atılmış bir adım olduğu ve çatışma sürecinde
kadın ve çocuklara yönelik şiddetin nedenleri hakkında kamunun sesini duyurmaya
vesile olduğu belirtildi.
Geçen 10 yılda yaşanan savaşların vahşi sonuçlarına maruz kalan kadın ve
çocuklarla ilgili birçok çalışma ve istatistikten dünya kamuoyunun halihazırda
haberdar olduğuna işaret edilerek, "Biliyoruz ki çatışmalar nedeniyle
mülteci konumuna düşenlerin çoğunluğu kadın ve çocuklardır. Çatışmalar
nedeniyle hem kendi ülkelerinde hem de mülteci kamplarında en fazla savunmasız
kalanlar yine kadın ve çocuklardır. Ancak sadece bu bilgi, mevcut durumu
değiştirmek için gerekli eylemlerin oluşmasını sağlamamaktadır" denildi.
Savaş taktiği olarak kullanılan cinsel şiddet ve tecavüz hakkında artan
kamusal tartışmaların önemi takdir edilirken, bu tür şiddetin artık bir savaş
suçu olarak kabul edildiği hatırlatıldı. Çatışma sırasında tecavüz ve
kadınların barış ve güvenliğe dahil edilmesi konusunda çıkartılmış birçok
Birleşmiş Milletler kararının memnuniyetle karşılandığı ancak yeni kelimeler ve
tartışmaların, istenen değişimi gerçekleştirmek için yeterli olmadığı
vurgulandı.
Deklarasyonda hükümetler ve uluslararası toplum, söz konusu kararları ve
yasaları uygulamaya davet edilerek, şu ifadelere yer verildi:
"Bu suçların cezasız kalmasına neden olan ve barış görüşmeleri,
barış tesisi ve çatışma sonrası yeniden yapılandırma süreçlerinin hiçbir
aşamasına kadını katmayan 'kadının barış ve güvenlikteki önemine' dair sözde
söylemlere de artık tahammül edilemez. 1325 Birleşmiş Milletler kararının 15.
yıl dönümünde sorunlu bölgelerdeki barış görüşmelerine kadın örgütlerinin
derhal dahil edilmesini talep ediyoruz. Hükümetleri ve uluslararası toplumu,
Nobel Kadın İnisiyatifi'nin liderliğinde yürütülen ve dünya çapında 700 sivil
toplum kuruluşunun yer aldığı bir sivil toplum kampanyası olan Çatışmalarda
Tecavüz ve Cinsel Şiddeti Durdurmaya Yönelik Uluslararası Kampanya'yı
sahiplenmeye davet ediyoruz.
Uluslararası toplumu cinsel şiddetin tabu olmaktan çıkarılmasını sağlamak
ve toplumları korkutmak için bir araç olarak kullanılan tecavüz ve diğer cinsel
şiddet biçimlerinin önlenmesi için gerekli adımları atmaya çağırıyoruz.
Hükümetleri ve uluslararası toplumu, kadın ve çocuklara yönelik şiddet
tartışmalarını genişleterek, kadına yönelik şiddeti, kadının insan olarak
eşitliğinin tanınmasını engelleyen daha geniş şiddet yelpazesinin parçası
olduğunu tanımaya davet ediyoruz. Kadına karşı şiddetin bir norm olarak kabule
devam edilmesi, çatışma zamanlarında şiddeti daha da körüklemekte ve kadın
bedeninin bir savaş olarak kullanılmasını ne yazık ki hala mümkün kılmaktadır.
Kadın ve erkek olarak Özgecan Aslan'ın ölümünün sebeplerini anlamaya
çalışırken, Türkiye'de yapılan bu konferansın sadece Türkiye'de değil, bütün
dünyada kadına yönelik şiddet hakkındaki farkındalığı daha da artırmasını ümit
ediyoruz."
- "Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlik sağlandığında kadın
olması gereken yeri alır"
Nobel Barış Ödüllü Yemenli aktivist Tevekkül Karman, konuşmasında, Ortadoğu'nun
siyasi ve silahlı çatışmalardan nasibini aldığını belirterek, çatışmalarda en
fazla siviller ve kadınların mağdur olduğunu kaydetti.
Uluslararası toplumun, kadınların maruz kaldığı şiddete karşı adım
atmadığını dile getiren Karman, "Uluslararası toplum, Ortadoğu'daki
katliamlara karşı sessizliğini koruyarak, bunu yapan kişilere ortaklık ediyor,
susarak konumunu kurtarıyor. Çatışmalarda kadınlara uygulanan şiddete karşı
uluslararası normlar konulması ve buna karşı büyük ceza uygulanması gerekiyor. En
büyük zararı kadınlar görüyor. Kadın ve çocuklara yönelik bu haksızlığı
durdurmak gerekiyor" dedi.
Karman, kadına yönelik şiddete ilişkin bir soru üzerine, aile şiddetine
yönelik tedbirlerin uygulanması ve yeni kanunlar konulması gerektiğine işaret
ederek, "Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlik sağlandığında kadın
olması gereken yeri alır. Bütün toplumlara ve hükümetlere, kadınlara saygı
göstermek adına elimizden geleni yapmamız gerektiğini söylemeliyiz" diye
konuştu.
- "Şiddet mağduru kadınlara ev sahipliği yapmak lazım"
Nobel Barış Ödüllü İranlı hukukçu Şirin Ebadi ise Suriye'den kaçarak
mülteci kamplarında yaşamını sürdürenlere değinerek, "Yeterli sayıda
okulumuz da yok. Çocuklar savaş kurbanı oldukları için hayatları gerçekten bir
felakete uğradı. Artık gidecek hiçbir yerleri yok ancak bunlar, bizim bu
çocukların sesini duymaktan alıkoymamalı. Mülteci kamplarındaki okul sayısı
yeterli değil. Uluslararası toplumdan bu okulların sayısının artırılmasına
çalışılmasını talep ediyorum" diye konuştu.
Ebadi, kadına karşı şiddetle mücadele için şiddet içermeyen bir kültür
oluşturmak gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Okullarda, kurslarda, spor etkinliklerinde farkındalığı artırma
kampanyalarıyla şiddeti önleyen bir kültür oluşturabiliriz. Bunlar sivil toplum
kuruluşlarının sorumluluğunda ancak açıktır ki uygun yasaların, yönetmeliklerin
oluşturulması gerekiyor. Devletler etkin yasalar koyarak ve uygulayarak
meseleyle savaşabilir. Kadınlar için koruma ve sığınma evleri oluşturmak lazım.
Ortadoğu'da çok sığınma evi yok. Kendi kültürümüzde fark etmemiz gereken şey,
şiddet mağduru kadınlara ev sahipliği yapmak lazım. Bu, sığınma evi
aracılığıyla olur. Sığınma evleri sayısı artırılmalı."
Filistin'de yıllardır yaşananların çok acı olduğunu ifade eden Ebadi,
"Masum insanların öldürülüşünü unutabilir miyiz? Eğer güneşin varlığını
inkar edebilirseniz, Filistinlilerin acısını da gördükleri zulmü de inkar
edebilirsiniz" dedi.
Ebadi, bir soru üzerine İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin seçim
öncesinde verdiği sözleri tutamadığını ve İran'da herhangi bir reform
gerçekleştiremediğini söyledi.
"Duyarlı erkek olmak da yeterli değil"
Nobel Barış Ödüllü aktivist Jody Williams da soruları yanıtlarken,
kadınlar ve erkeklerin eşitlik talebinde bulunması gerektiğinin altını çizerek,
"Duyarlı erkek olmak da yeterli değil, önemli olan erkeklerin oturdukları
yerden kalkmaları ve aksiyon almaya başlamaları" dedi.
Nobel Kadın İnisiyatifi üyeleri olarak,
Filistinlilerin özgürlük talebini desteklediklerini ve İsrail'in saldırılarını
eleştirdiklerini ifade eden Williams, "Nobel Kadın İnisiyatifi, Filistin
meselesini yakından takip ediyor. Ama neden Ortadoğu'daki Müslüman ülkeler
Filistin halkının özgürlüğü için bir şey yapmadı? Ortadoğu ülkelerinden de bir
destek görmüyorum maalesef. Filistinliler bir araç olarak kullanılmaya devam
ettikçe Filistin halkı saldırıya uğramaya devam edecek ve savaş suçları bu
insanlar üzerinde işlenmeye devam edecektir" diye konuştu.
Nobel Barış Ödülü sahibi Yemenli Tawakkol Karman, İranlı
Şirin Ebadi ve ABD’li Jody Williams, İstanbul’dan tüm dünyaya barış çağrısında
bulundu.
İstanbul Aydın Üniversitesi Tawakkol Karman Global Barış ve
Demokrasi Merkezi tarafından dün Intercontinental İstanbul Hotel’de “Savaşın
Kadın ve Çocuklardaki Etkisi” konulu “Ortadoğu’da Barış Konferansı” düzenlendi.
Üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, bu
konferansla, dünyanın dikkatini savaşın en büyük mağduru olan kadınlara ve
çocuklara çekmeyi amaçladıklarını söyledi. Aydın, “Savaşlarda askerler ölüyor
zannediliyor. Oysa savaşta ölenlerin yüzde 80’i kadınlar ve çocuklar. Özellikle
bu coğrafyada savaşlardan en çok zarar görenler kadınlar ve çocuklar. Bu duruma
önce erkeklerin ‘dur’ demesi lazım çünkü egemen olanlar onlar” dedi.
Ortadoğu’da kadının talihsiz doğduğunu vurgulayan Aydın,
“Ortadoğu kadın için zor bir coğrafya. Bütün kararları erkekler veriyor. Araç
kullanabilir mi? Oy verebilir mi? Okula gidebilir mi? Bunlara karar verenler
kadınların kendileri değil, erkekler!” diye konuştu.
2011 Nobel Barış Ödülü sahibi, Yemen asıllı barış aktivisti
ve savunucusu Tawakkol Karman, savaşların en büyük mağdurlarının çocuklar ve
kadınlar olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Yemen’de hükümet şu anda
çocuklara askeri eğitim vererek, beyinlerini yıkıyor, savaşçı bir nesil elde
etmek istiyorlar. Bu zorunlu askeri eğitimin üzerine politik bir örtü
çekiliyor. Bu çocukların savaşlarda yok edileceğini biliyoruz. Suriye’de,
Libya’da, Mısır’da, kadınlar tecavüze uğruyor, ölüyor, büyük bir zulüm var,
şereflerini yitiriyorlar. Birleşmiş Milletler’e soruyorum: sizler bunlar için
ne yaptınız? Uluslararası kuruluşların hiç sorumluluğu yok mu? Kükreyen bir
gençlik hareketi vardı. Arap Baharı’na ne oldu? Bölge kaynıyor çünkü barışı yok
etme çalışmaları var. Barış için el ele vermeliyiz. Bizler güçlüyüz ve gücümüzü
hissettirmeliyiz. İnsan haklarını ihlal edenlere bağırıyoruz ve buna devam
etmeliyiz.”
Uluslararası Kara Mayını Yasaklama Girişimi ile yaptıkları
ortak çalışma sonucu kara kullanımının yasaklanmasına öncülük eden ve 1997
yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanan ABD’li Jody Williams, Özgecan Aslan’ın
öldürülmesine dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Bir kadın cinsel tacize
uğruyor, öldürülüyor. ‘Bu kadın istismara uğramak, öldürülmek için ne hata
yapmış olabilir’ diye soruyoruz! Dünyada 3 kadından biri yaşamı boyunca bir kez
de olsa cinsel istismara ya da şiddete uğruyor. Ben de ülkemde cinsel tacize
uğradım. Ne zaman bunlardan utanmadan, açık bir şekilde ifade edebilirsek o
zaman değişim başlar. Tarihi kibar kadınlar değil, güçlü kadınlar yazar.”
İran’da insan hakları, özellikle kadın, çocuk ve hükümlü
hakları üzerine yaptığı çalışmalarla 2003 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık
bulunan Şirin Ebadi, demokrasinin bir kültür olduğunu belirterek “Bir
diktatörden kurtulmak her zaman yetmiyor, başka bir diktatör boşluğu dolduruyor
ya da iç savaşlar oluyor. Bunun da nedeni sivil toplumun güçlü olmaması. Sivil
toplum güçlü olmalı. Özel eğitim programları oluşturulmalı. Feminist hareket bu
coğrafyada güçlendirilmeli. Aynı şekilde öğrenci hareketi ve işçi hareketi de.
Hepsi birbirine destek olmalı” dedi.
Toplantının öğleden sonraki bölümünde, “Savaşın Kadın ve
Çocuklar Üzerine Etkisi” başlıklı oturumda, Mısır, Yemen, Tunus, Irak ve
Filistin’deki çatışmalar ele alındı. Tunus’ta, 1990’larda siyasi görüşleri
nedeniyle hapiste yatan, 18 yıl Fransa’da sürgünde kalan, eski Kadın İşleri ve
Aile Bakanı Dr. Sihem Badi, silah tüccarlarının toplumlar arasında fitne
yarattığını vurgulayarak “Savaş makinelerini üretenler, güzel, beyaz devrime
karşı çıkanlardır. Önemli olan, devletlerin, hükümetlerin değil, halkların
birleşmesidir. Tunus’ta Arap Baharı’yla yıllarca biriken öfke patladı,
kadın-erkek birlikte yüründü ve artık geriye dönüş yok, elde edilen haklardan
vazgeçmek yok, kadını tekrar eve, mutfağa kapatamazsınız” diye konuştu.
Yemen’li barış aktivisti Tawakkol Karman’la yaptığımız özel
görüşmede, kendisine Türkiye’deki kadın cinayetleriyle ilgili değerlendirmesini
sorduk. Konuşmasına “Ben Özgecanım” diyerek başlayan Karman şunları söyledi:
“Özgecan’ın başına gelen çok trajik bir olay. Türkiye çok öfkeli ve herkes
tepki verdi, bunu ben de destekliyorum. Adaletin yerini bulmasını istiyorum.
Türkiye’de kadına şiddet var ve durdurulmalı. Hükümet, partiler, kişiler, bütün
toplum kadına şiddete karşı birlikte hareket etmeli. Bu şekilde toplum daha güvenli
olacaktır.”
Karman, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle ilgili sorumuzu
da şöyle yanıtladı: “Suriyeli mülteciler için Türkiye’ye, tüm Türk halkına
teşekkür ederim. Suriyeli mültecilerin yaşadığı ülkeler içinde en iyi koşullar
burada. Elbette yeterli değil ama Türkiye büyük bir iş yaptı. Esad gitmeli
yoksa çatışmalar devam edecek, mülteci sayısı artacak.”
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder