9.28.2021

Dr. Şakir Ercan Gül-AVRUPA’NIN EN KALİTELİ BÜYÜYEN ÜLKESİYİZ-Yılmaz Parlar

    


 T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şakir Ercan Gül:

‘AVRUPA’NIN EN KALİTELİ BÜYÜYEN ÜLKESİYİZ’


Turkuvaz Medya Grubu’nun ekonomi haber kanalı A Para tarafından düzenlenen ‘Finansın Geleceği Zirvesi’nde konuşan Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Şakir Ercan Gül, Türkiye’nin ikinci çeyrekte Avrupa’nın en kaliteli büyüyen ülkesi olduğunu söyledi. Gül, “Mevcut rakamlar gösteriyor ki şu anda Avrupa’da büyüme anlamında ikinci konumdayız. Ancak kaliteli büyüme konusunda net olarak lideriz. Bunu sürdürmek için de bisikletin pedalını sürekli çevirmemiz gerekiyor. Bunu da ancak çok iyi ve sağlıklı kredi mekanizması kurarak yapabiliriz. Kredi konusunda selektif olmalıyız, gerekirse tüketici kredilerinden fedakarlık yaparak, yani faiz yükselterek, kaynakları sanayiye, üretime aktarmalıyız“ dedi. 



İngiltere’nin geçen yıl ikinci çeyrekte yüzde 20 küçüldüğünü hatırlatan Bakan Yardımcısı Gül, net büyümesinin yüzde 2’nin altında olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Bizim net büyümemiz ikinci çeyrekte yüzde 10’un üzerinde. Türkiye Avrupa’nın en net, en iyi büyüyen ülkesidir. Bunu sürdürmemiz gerekiyor. Paranın bir maliyeti var, ucuz para dağıtarak büyürüz, ama ciddi enflasyon olur. Parayı en optimum düzeyde en gerekli yerlere vermek zorundayız. Finansta selektiflik, teşvikte selektiflik, finansta selektiflik şart... Sonuçta faizi düşürmenin iki yolu var. Bütçe açığını sınırlı tutmak ve cari açığı minimize etmek. Bu iki açıkla mücadele etmeden faizi düşürürsek, sermaye kaybına neden olur.”


Finansal sektörde en büyük payın bankacılık sektöründe olduğunu belirten Gül, reel sektörün de temel finansmanının bankacılık sektörü olduğunu kaydetti. Gül, bankaların krediyi mevduatla finanse ettiklerini dile getirerek, mevduat kredi ilişkisinin optimal bir noktada bulunduğunu söyledi. Bankacılık sektörünün reel sektör finansmanında ağırlığının bu kadar çok olmasının doğru olmadığını dile getiren Gül, şöyle devam etti: 


“Ekonomik bağımsızlık olmazsa olmazımız. Kredi ağırlıklı yapı var ve bunu değiştirmemiz gerekiyor. Borsaya kota olmanın avantajlarını artırmamız lazım. Halka açık hissedarların haklarını koruma konusunda da daha hassas olmak zorundayız.”


‘TL’ye güveni artıracak adımlar atmamız gerekiyor’

Bankaların aktifler ve pasifler arasındaki vade uyumsuzluğunun finansman ihtiyacını, sermaye piyasasına doğru evrilterek çözmek gerektiğini kaydeden Gül, “Mevduatın vadesinin uzatılmasına yönelik tedbirler alındı, ama biraz daha geliştirmemiz gerekiyor. Dolarizasyon önemli bir problem, paranın itibarı açısından dolarizasyon seviyesini azaltmamız gerekiyor. TL’ye güveni artıracak adımlar atmamız gerekiyor. Yönetmek için güçlü kapasiteye sahibiz, ama dolarizasyon sermaye piyasalarına ciddi engel olarak karşımıza çıkıyor” dedi. 


Finansal piyasaları son dönemde etkileyen iki konunun öne çıktığını belirten Gül, şunları söyledi: 

“Kamuda etkinlik ve verimlilik kapsamı içinde yapmamız gereken şey, dengeyi muhafaza etmek. Bakanlığımız açısından bu önemli sorumluluk. Ekonominin dengesi popülizme kurban edilemeyecek kadar önemli, hem gelir hem gider açısından dengeyi sağlamak zorundayız. Bu yılı yüzde 3,5 bütçe açığı hedefinin altında bir rakamda kapatmayı arzuluyoruz. Bütçe anlamında sıkı bir bütçe programı yürütüyoruz. Gelişigüzel harcama yapmama, kurumların harcamalarını optimum seviyede tutma çabamız var.” 


Gül, Paris İklim Anlaşması’nın ekimde parlamentoda onaylanacağını hatırlatarak uluslararası fonların bu konudaki hassasiyetinin arttığını dile getirdi. Dijital finansal faaliyetler konusunda da çalışmaların sürdüğünü, Merkez Bankası’nın dijital para yasası konusunda hazırlığı olduğunu söyleyen Gül, dijital para ile kripto para ayrımının yapılmak zorunda olunduğunu vurguladı. Gül, “Karşılığı olan parayla, karşılığı ne olduğu bilinmeyen parayı aynı kefede değerlendirme imkanımız yok” diyerek, kanunun kripto paranın yarattığı ve yaratacağı tahribatları ortadan kaldıracak şekilde kurgulanacağını ifade etti. Gül, finansal sistemimizi güçlü tutmak zorunda olduğumuzu vurgulayarak “Kredileri selektif yapmamız, kaynakları doğru kullanmamız lazım. Minimum faiz vermek hepimizin arzusu. Açıklarımız var ve belli oranda faize katlanmak zorundayız. Amacımız hiç faiz vermemek, ancak bunun için ekonomideki dengeleri muhafaza etmeliyiz” diye konuştu. 


‘Dünyanın en likit borsası Borsa İstanbul’ 

Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun, Borsa İstanbul’un dünyanın en likit borsası olduğunu dile getirdi. Borsa İstanbul olarak bir yandan halka arzları arttırarak şirketlere daha fazla kaynak aktarmaya çalıştıklarını, diğer yandan yabancı yatırımcılarla kurumsal iletişimlerini güçlendirmek istediklerini anlatan Ergun, sundukları finansal hizmet ve ürünleri arttırdıklarını vurguladı. Ergun, bu yıl 38 şirketin halka arzından yaklaşık 16,3 milyar TL kaynak sağlandığını kaydederek “Yılsonuna kadar bu rakamların daha da yükselmesini bekliyoruz. Geçen sene ise 8 halka arz ile, 1,1 milyar TL kaynak sağlanmıştı. Halka arzlarda, dünya sıralamasındaki yerimiz, ilk altı aylık verilere göre, 31’den 18’inci sıraya yükseldi. Eylül sonu itibariyle, bu sıralamadaki yerimizin daha da yukarıda gerçekleşeceğini düşünüyorum” dedi. 

Üretim yapan, yatırım yapan, ihracat yapan ve istihdam oluşturan şirketlerin büyümelerini sermaye piyasaları yoluyla finanse etmeleri için borsaya davet ettiklerini dile getiren Ergun şöyle konuştu: 

“Borsa olarak, bu sene iş yapma modelimizi değiştirdik. Sadece, başvurudan sonra başvuruyu değerlendiren bir borsa değiliz artık. Başvurudan önce, karar aşamasında ve hazırlık aşamasında, şirketlerimizin ne sıkıntıları varsa çözen ve destek veren bir borsayız. Şirketlerimizin yatırımları için ihtiyaç duydukları ‘uzun vadeli ucuz TL’ sadece sermaye piyasalarında ve borsada mevcut.” 


‘Yabancı yatırımcı katılım sigortacılığı için geliyor’

SEDDK Başkanı Türker Gürsoy, kurum olarak stratejik öncelikleri arasında finansal sigortaların geliştirilmesi geldiğini belirterek “Alacak sigortası, kefalet sigortası, bina tamamlama sigortası gibi sektörümüzün reel kesimin ihtiyaç duyduğu finansal güvenceleri sağlama kapasitesinin hızla arttırılması yönünde çalışıyoruz. Bu yönde attığımız en önemli adım ise Özel Riskler Yönetim Merkezi’nin kurulması ve Devlet Destekli Alacak Sigortası sisteminin bu merkez çatısı altına alınmasıdır. Diğer finansal sigorta türlerinin geliştirilmesi için gerekli yasal mevzuat değişikliklerini de önümüzdeki dönemde meclis gündemine taşıyor olacağız.” 

Katılım sigortacılığı konusunda önemli adımlar attıklarını kaydeden Gürsoy, “Halen katılım sigortası sunan şirketlerin yanı sıra yerli ve yabancı gruplardan yeni katılım şirketi kuruluş başvurusu almaya başladık. Hedefimiz katılım sigortacılığı ve emeklilik faaliyetlerinin sektördeki payını yüzde 5 düzeyinden yüzde 10 üzerine taşımanın yanında, Türkiye’nin bu alanda başarılı bir model olarak uluslararası merkezi bir konumuna gelmesini sağlamak” diye konuştu. 


‘Yeşil tahvil ve sukuk rehberleri hazırlanıyor’

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ise ana gündemlerinin başında yeşil finansman geldiğini söyleyerek, “Küresel ölçekte atılan adımlar, yeşil standartlara uygun bir biçimde çalışmanın ek fayda sağlamaktan ziyade bir zorunluluk haline geleceğini göstermektedir. Bu kapsamda, Ekonomi Reform Paketi’nde Sermaye Piyasası Kurulu’na verilen görev üzerine, yeşil tahvil ve sukuk rehberlerini hazırlıyoruz. Uluslararası kabul görmüş ölçütlerle uyumlu bir biçimde hazırlayacağımız bu rehber ile şirketlerimizin, yeşil iş modellerini finanse edebilecekleri borçlanma aracı ihraç süreçlerini daha da netleştirmiş olacağız” diye konuştu. 

Taşkesenlioğlu, sermaye piyasalarımızda gelişmiş ülke piyasalarına yakınsayan bir dönüşüm olduğunu gözlemlendiğini dile getirerek, “2021 yılında toplam büyüklüğü 16,2 milyar TL olan 38 adet halka arz gerçekleştirilmiştir. Eylül sonu itibariyle ulaştığımız bu sayı, halka arz tarihimizin yıllık bazda en yüksek seviyesine işaret etmektedir. Son 3 yılda, girişim sermayesi yatırım fonlarının büyüklüğü 1,3 milyar TL’den 7,2 milyar TL’ye çıkarken, girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının portföy büyüklüğü de 1,5 milyar TL’den 5,1 milyar TL’ye yükselmiştir” dedi. 

Sermaye piyasaları açısından diğer bir dikkat çekici meselenin kurumsal yatırımcı tabanındaki gelişmeler olduğunu belirten Taşkesenlioğlu, şöyle devam etti: 

“Son 3 yıl içerisinde menkul kıymet yatırım fonlarının büyüklüğü 44 milyar TL’den 193 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu süreç içerisinde serbest fonların payının yüzde 7,7’den yüzde 32,1’e ve tedavüldeki pay adedinin ise 40 milyardan 225 milyara yükseldiği görülmektedir.”


‘Sürdürülebilir bankacılığın yol haritası yayımlanacak’

Bankacılık sektörünün reel ekonomi açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Ali Akben, bankaları, finans sektörünü ve genel ekonomiyi etkileyecek iki önemli gelişme sürecinin yaşandığını aktardı. Bankacılık ve finans sektörünün yeşil mutabakata uyumu için bir yol haritası belirleneceğini aktaran Akben, “Sürdürülebilirliğin en temel göstergesi karbon emisyon oranlarının azaltılmasıdır. Bunun için sanayi, enerji, tarım ve ulaştırma gibi kimi sektörlerin geniş çaplı bir dönüşüm geçirmesi gerekmektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi uluslararası anlaşma ve düzenlemelerin şekillendirdiği bu süreçte bankacılık sektörü de önemli bir görev üstelenecektir. Basel Bankacılık Denetim Komitesi, Avrupa Bankacılık Otoritesi ve uluslararası kuruluşlar bankaların sürdürülebilirlik ile ilgili tabi olacağı kurallara ilişkin çeşitli taslak dökümleri yayınlamaktadır. Birçok bankamız bu alanda çok önceden hazırlıklara başlamış olup iç sistemlerini ve veri setlerini oluşturmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Sürdürülebilirlik sadece finansal kuruluşları değil denetim otoritelerini de yakından ilgilendirmektedir. BDDK olarak biz konu ile ilgili çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz. Yeşil mutabakat eylem planı kapsamında yılsonuna kadar, ‘sürdürülebilirlik bankacılık strateji belgesini’ yayınlayarak bankacılık sektörünün yeşil mutabakata uyumu için yol haritasını belirlemiş olacağız” diye konuştu. 

Orta vadede ise sürdürülebilir bankacılık ilke ve kurallarına, risk yönetimine, muhasebe sistemine ve kamuoyuna açıklamaya ilişkin düzenlemelerin hayata geçirileceğini kaydeden Akben, “Atacağımız adımlar ile bankacılık sektörünün AB düzenlemeleri ile uyumlu bir sürdürülebilirlik altyapısına sahip olmasını planlıyoruz. Her geçen gün yeni bir sonucu ile karşılaştığımız iklim değişikliği sorunu bizleri kaçınamayacağımız bir değişim sürecine sürüklemektedir. Değişimi zamanında gerçekleştiremeyen ülkeler maalesef başta dış ticaret ve finans olmak üzere önemli kayıplara uğrama riski ile karşı karşıyadır” dedi. 


‘246 milyar liralık kredi yapılandırıldı’

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar Zirve’de yaptığı konuşmada, Türk bankacılık sektörünün bilanço büyüklüğünün 2021 Temmuz’da 6.7 trilyon TL’ye ulaştığını belirterek “Bilançonun milli gelire oranı yüzde 114 düzeyinde,  kredilerin milli gelire oranı yüzde 65 düzeyindedir. Krediler 2021 Ağustos itibariyle 3,9 trilyon TL’yi aşmıştır. Yabancı Para cinsinden krediler ise 164 milyar dolar civarında, dalgalı ancak azalan bir seyir izlemiştir. Kamunun finansmanı için sağlanan kaynaklar da dahil edildiğinde ekonomiye doğrudan sağlanan kaynakların bilanço içindeki payı yüzde 75’e ulaşmaktadır. Kredi riski makul bir düzeyde olup, düşüş eğilimindedir. 2021 Ağustos itibariyle tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 3,8’dir. Bu oran ticari kredilerde yüzde 4,3, bireysel kredilerde ise yüzde 2,2’dir. Yeniden yapılandırılan veya yeni bir itfa planına bağlanan krediler 2021 Haziran ayında 246 milyar TL olmuştur” dedi.


Orta Vadeli Program’da yer alan yaklaşımla banka kredilerine olan talebin makul düzeyde artmasını beklediklerini kaydeden Çakar, “TL tasarruf mevduatı talebinin daha güçlü olmasını ve TL kredileri desteklemesini öngörüyoruz. Turizm başta olmak üzere döviz gelirlerinin artmasını, küresel büyümenin, dış talep yoluyla ekonomik faaliyete olumlu katkı vermesini bekliyoruz. Finansal sektörün büyümesi ve piyasaların çeşitlendirilmesi büyümeye olumlu katkı verecektir” dedi. 

A Para Yayın Koordinatörü Özlem Doğaner zirvenin açılış konuşmasında finans sektörünün nabzını tutmaya devam ettiklerini ve pandemi nedeniyle geniş katılımlı bir zirve düzenleyemediklerini belirterek, “Ekonominin her alanında olduğu gibi finansta da değişim var. Bankacılıktan sigortacılığa ve sermaye piyasalarına kadar her alanda dönüşümü beraberinde getiriyor. İlkini gerçekleştirdiğimiz zirvemizi her yıl düzenleyerek gelenekselleştireceğiz” dedi. 


‘Teknolojiyi kullanan bankalar bir adım önde olur’

Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, finansın geleceğinin dijitalleşme ve teknolojide olduğunu vurgulayarak, koronavirüs salgını sonrasında dijital teknolojilerin kullanımının zorunlu hale geldiğini vurguladı. Türkiye’deki regülasyonlar sayesinde uzaktan müşteri edinme uygulamasının başladığını anlatan Üstünsalih, şöyle devam etti: 

“Uzaktan müşteri edinmede bugün Vakıfbank’ın 50 bin tane hiç şubeye gelmeyen, şubeyi görmeyen müşterisi var ve bugün Vakıfbank’ın ürünlerini kullanıyorlar. Türkiye’de 52 tane konvansiyonel banka var. Ürünlerine baktığınızda hemen hemen hepsinin aynı olduğunu görürsünüz. Burada, teknolojiyi kullanan, teknolojik ürün yaratan bankaların bir adım önde olduğu net olarak görülüyor. Bugün Türkiye’nin net faiz marjlarındaki daralmayı herkes biliyor. Net faiz marjlarındaki daralma teknolojiye ve dijitale yöneltiyor. Teknolojiyi kullanmazsanız tarihin tozlu sayfalarında kaybolursunuz diyemiyorum, artık tozlu sayfalar da kalmadı. Arşivler de dijital.”


‘Ekonomiye 1.2 trilyon TL’lik destek’

Gelecekte kamu bankacılığının önem kazanacağını ve pandeminin bunu gösterdiğini aktaran Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, bugün Türkiye’de sektörün ilk 3 bankasının kamu bankalarından oluştuğunu söyledi. Pandemi sürecinde KOBİ’lerin ve esnafın finansa erişimde kamu bankalarının öne çıktığını aktaran Arslan, “Yılda 200 milyar TL’ye yaklaşan KOBİ kredi büyüklüğü ile KOBİ bankacılığında sektörde yüzde 22’lik pay almış durumdayız. Yani Türkiye’deki 5 KOBİ’den bir tanesi finansal desteğini Halkbank’tan almakta. KOBİ bankacılığına gelecekte daha fazla destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Son 1.5 yıldır pandeminin zor koşulları altında faaliyet gösteriyoruz. Son 1.5 yılda banka olarak 2,2 milyon adet müşterimize 100 milyar TL üzerinde destek sağladık ve yaklaşık 40 milyar TL’ye yakın finansal büyüklüğü yeniden yapılandırmak sureti ile ekonomideki ve finansal sektördeki sürdürülebilirliğe katkı sağladık. Halkbank olarak son 4 yılda 1,2 trilyon TL kredi vererek ekonomimize destek olduk” dedi.


Güçlü sponsor desteği

Finansın Geleceği Zirvesi Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıf Yatırım, Turkish Airlines, Papara ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Borsa İstanbul, Finansal Kurumlar Birliği, İstanbul Airport, Koza Altın, Kuzey Marmara Otoyolu, Türkiye Sigortalar Birliği’nin yan sponsor olarak katıldığı Zirve’nin destek sponsorları ise Deniz Bank, Emlak Katılım,  Fuzul, MedicalPark, Phillip Capital, Quick, Tarsim, TSPB ve Vakıf Katılım oldu.

yilmazparlar@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder