BASIN TOPLANTILARI
- ANASAYFA SİYASET EKONOMİ TURİZM BİLİŞİM SAĞLIK GIDA OTOMOTİV
- EMLAK GÜNCEL KİTAP MÜZİK MODA MAGAZİN SİNEMA KÜLTÜR & SANAT
DEPREMİNİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
TMMOB inşaat mühendisleri odası yönetimi “17.yılında 17 ağustos depremini unutmadık, unutturmayacağız.”açıklamasında bulundu.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 17 ağustos 1999 depreminin 17. yılı nedeniyle 15 Ağustos 2016 Pazartesi günü İstanbul Şubesi adresi Karaköy’de basın toplantısı düzenledi.
Eş zamanlı olarak 26 Şubelerinde, gerçekleşen İMO İstanbul Şubesi`nde düzenlenen toplantıda yönetim kurul açıklamasını İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe yaptı. Basın Toplantısına, İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Tekirdağ Şube Başkanı Osman Taşseten, Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Kocaeli Şube Başkanı Tolga Ok ve Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak ve acil kurtarma ekibi MAG AME yöneticileri katıldılar.
Türkiye'nin kaçınılmaz öngörülen depremde karşılaşacağı risklere dikkat çekilen açıklamada, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe "17 Ağustos depreminin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen ne yazık ki çevre ve mekan güvenliği olan bir yapılaşma düzeni ülkemizde hala yapılamadı. Bilim çevrelerinin 17 Ağustos sonrası yapmış olduğu çalışmalar Marmara depreminin er ya da geç patlayacağını ortaya koyuyor" dedi
Merkez üssü GÖLCÜK olan Marmara’da büyüklüğü 7.4 olan ve yaklaşık olarak 45-50 saniye devam eden depremin, 17 Ağustos 1999 tarihinde son yüzyılın en büyük felaketlerinden birinin yaşandığını hatırlatan Başkan Cemal Gökçe Depremin yol açtığı yıkımlar Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bolu, Düzce illeri başta olmak üzere İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Eskişehir ve Zonguldak illerinde de can kayıplarına ve hasarlara neden olduğunu bir kere gözler önüne serdi
Gökçe “Ülkemizi kuzeyden güneyden ve batıdan saran bir deprem kuşağı topraklarımızın %92’sinde deprem tehlikesi yaratmaktadır. 1900 yılından bu yana topraklarımızda yıkıcı nitelikte 150’den fazla deprem olmuş, 100 bin mertebesinde insanımız hayatını yitirmiş, çok sayıda insanımız yaralanmış ve 700 bin kadar yapımız ağır hasar görmüş veya yerle bir olmuştur. 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım Düzce Depremleri binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına milyarlarca liralık mal kaybına neden olmuştur”
Son yılın deprem örneklerini ayrıntısıyla sunan Başkan Cemal Gökçe
“Toplumsal yaşam deprem tehlikesini dikkate alarak deprem riskini giderici özellikte düzenlenmedi. Aradan geçen 17 yılda çok şey söylendi çok şeyler yazıldı, fakat uygulama alanında deprem gerçeği ile sağlıklı bir şekilde yüzleşilemedi. Hatta deprem gerçeği kimi zaman unutuldu veya unutturuldu, kimi zamanda deprem kullanılarak akıl ve bilim dışı işler yapıldı.”çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Her afetten sonra sık sık yapılan “yara sarma” anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerektiğini, afet öncesi alınacak önlemlerle, afet zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek ve yapılması gerekenleri belirleyip yapılmasını vurguladı.
İstanbul Anakent Belediyesi’nin 2003 yılında İTÜ, YTÜ, ODTÜ ve BÜ gibi dört üniversiteye yaptırmış olduğu İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) çalışması
ve yine 2004 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın yapmış olduğu “1.Deprem Şurası” çalışmalarına ve yine 2009 yılında aynı bakanlığın yapmış olduğu “Kentleşme Şurası” çalışmalarına çok sayıda bilim insanı ve uzman katıldığı, son derece önemli bir çalışma olduğunu dile getiren Gökçe bunların tozlu raflarda çürüdüğünü uygulanmadığını bildirdi.
Sebeb olarak gösterdiği; “Devlet bürokrasisinin sürekli olarak değiştirilmesi ve “Liyakat ölçüsüne bağlı kadrolar yerine” söz dinleyen ve “arka bahçe” olan kadroların göreve getirilmiş olması; ayrıca rant anlayışının “depremin” önüne geçmesi nedeniyle “deprem zararlarını azaltmak ve planlı bir kentleşmeyi” sağlamak için hazırlanan raporlar da uygulama alanı bulamamıştır.” Şeklinde cesur açıklamada bulundu.
Kent Ölçeğinde: “Tüm mühendislik ve mimarlık hizmetleri kullanılarak ve risklerin dışlanması ile arazi kullanım planlarının yapılması, sağlıksız bölgelerin sağlıklı hale getirilmesi veya yeniden üretilmesi gereklidir.”
Bina Ölçeğinde: “Tarihsel ve sosyal çevreye uyumlu, insanla barışık, uygun bir mühendislik ve mimarlık teknikleri ile tasarım yaparak yapı üretimi ve denetimini bilim ve bilgi ölçeğinde yapmak gereklidir.”
“Ne yazık ki, rantı yüksek İstanbul’da gerçeklerle yüzleşerek planlı ve yaşanabilir bir kent ortaya çıkarmak yerine deprem başta olmak üzere birçok afete açık bir İstanbul yaratıldı.”
“Yok sayılan yapı stokunun deprem riski taşıması sorunu “deprem odaklı kentsel dönüşüm aldatmacası” ile inşaata dayalı ekonomik model sürdürülerek, depremin kendisini hatırlatması başka bir depreme kadar unutuldu.”
sözleriyle Kentleşme Yapılaşma ve Sosyolojik Gerçekleri yine gözler önün serdi.
Geleceği Nasıl Kurgulayacağız sorusuna
Geleceği ancak ve ancak bugün var olan bilim ve mühendislikle ilgili bilgileri kullanılabilir bilgiye dönüştürdüğümüzde düzenleyebiliriz. Alanımızda bulunan bilimsel ve akla dayalı bilgilerin toplumsal alanda kullanılabilir bir bilgiye ve bu bilgilerin uygulamaya dönüşmesi gerekir. Şeklinde uzun açıklamlarla konuşmasını sürdürdü.
anlayışa veya sorgulama alışkanlığına dönüşmeden kaybolup gitmektedir.
17 Ağustos 1999 Depreminin Ortaya Çıkardığı Gerçekler ve yapı stokların durumunu rakamlarla bildirdi.
Bugün Bir Afetten Beş Afet Yaratan Bir İstanbul’un var olduğunun altını çizdi. Üç yıl içinde 493 boş alan belirlemiştir. Bu alanların ¾’ü AVM ve gökdelenlere dönüşmüştür.
“Bugün, İstanbul Alışveriş Merkezlerine(AVM ) ve gökdelenlere teslim edilmiştir. Deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmamış yaşadığımız dairelerin içerisi dışarıdan daha güvenli bir hale gelmiştir”
İstanbul’da bulunan diğer kamu arazileri ve özelleştirme kapsamına alınan kamu kurumlarına ait bina ve arazilerin, başta TOKİ olmak üzere satılarak yapılaşmaya açıldığnı, parsel bazında yapılan imar değişiklikleri orman alanlarının ve su havzalarının dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılması yeni risk alanları oluşturduğunuda sözlerine ekledi.
İstanbul beş afetle karşı karşıya gelmiştir.
Deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değiliz.
Sel ve su baskınları giderek artıyor.
Isı adaları oluşuyor yaşam alanları daha da sorunlu hale geliyor.
Hava kirliliği her geçen gün biraz daha artıyor.
Kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları daha da artırıyor.
Bugün ulaşım sorunundan, deprem sorununa, doğal dokunun korunmasından, tarihi yapıların güçlendirilerek geleceğe devredilmesine, İstanbul’un siluetinin bozulmamasına kadar önemsenmesi gereken alanlar birer sorun alanları olarak karşımızda duruyor.
Ayrıca İstanbul’un bu kadar büyümesi ve daha da büyüyecek olması yeni sorun alanları yaratıyor. 3. Köprü, 3.Havaalanı, İki Yakaya İki Kent, Boğaz Tüp Tünel Geçişi gibi projeler, İstanbul’u daha da büyütecek ve yeni sorun alanları yaratacaktır.
Askeri Alan Ve Arazileri Yapılaşmaya Açılmamalıdır. 540 bin hektar alana sahip İstanbul’da bu arazilerin yaklaşık 56 bin hektarlık kısmı askeri alanlardan oluşuyor. Zekeriyaköy 15. Füze Üssü, Zeytinburnu Tank Fabrikası, 1453 Konutlarının bulunduğu yerlerin mülkiyeti TOKİ kanalıyla devredilerek yapılaşmaya açılmıştı.
25 milyona ulaşacak bir nüfusu kaldıramaz bu kent. Nüfus aritmetik olarak artarken, ulaşımdan diğer alt yapı sorunlarına kadar yeni sorun alanları oluşuyor ve bu sorunlar geometrik olarak artıyor. Su, yağmur suyu, doğal gaz ve atık su kanalları artık yetersiz kalıyor.
Son olarakda eğitime vurgu yaparak “Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak; fiziki şartları uygun olmayan, öğretim kadrosu son derece yetersiz ve laboratuvarı olmayan inşaat mühendisi diploması veren okullar açılmaktadır. Geçtiğimiz yıl 118 Üniversitenin, 188 bölüm ve programına 11.000 öğrenci alınmıştır. 529 puan alan bir öğrenci de, 196 puan alan bir öğrenci de inşaat mühendisi olacaktır.” Sözleri sonrası kentsel dönüşümde uygulanan yanlışlıkları rantı dile getirdi. Başlangıç sözünü sonunda tekrarladı. “17.yılında 17 ağustos depremini unutmadık, unutturmayacağız.”
yilmazparlar@yahoo.com
TMMOB inşaat mühendisleri odası yönetimi “17.yılında 17 ağustos depremini unutmadık, unutturmayacağız.”açıklamasında bulundu.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 17 ağustos 1999 depreminin 17. yılı nedeniyle 15 Ağustos 2016 Pazartesi günü İstanbul Şubesi adresi Karaköy’de basın toplantısı düzenledi.
Eş zamanlı olarak 26 Şubelerinde, gerçekleşen İMO İstanbul Şubesi`nde düzenlenen toplantıda yönetim kurul açıklamasını İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe yaptı. Basın Toplantısına, İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Tekirdağ Şube Başkanı Osman Taşseten, Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Kocaeli Şube Başkanı Tolga Ok ve Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak ve acil kurtarma ekibi MAG AME yöneticileri katıldılar.
Türkiye'nin kaçınılmaz öngörülen depremde karşılaşacağı risklere dikkat çekilen açıklamada, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe "17 Ağustos depreminin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen ne yazık ki çevre ve mekan güvenliği olan bir yapılaşma düzeni ülkemizde hala yapılamadı. Bilim çevrelerinin 17 Ağustos sonrası yapmış olduğu çalışmalar Marmara depreminin er ya da geç patlayacağını ortaya koyuyor" dedi
Merkez üssü GÖLCÜK olan Marmara’da büyüklüğü 7.4 olan ve yaklaşık olarak 45-50 saniye devam eden depremin, 17 Ağustos 1999 tarihinde son yüzyılın en büyük felaketlerinden birinin yaşandığını hatırlatan Başkan Cemal Gökçe Depremin yol açtığı yıkımlar Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bolu, Düzce illeri başta olmak üzere İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Eskişehir ve Zonguldak illerinde de can kayıplarına ve hasarlara neden olduğunu bir kere gözler önüne serdi
Gökçe “Ülkemizi kuzeyden güneyden ve batıdan saran bir deprem kuşağı topraklarımızın %92’sinde deprem tehlikesi yaratmaktadır. 1900 yılından bu yana topraklarımızda yıkıcı nitelikte 150’den fazla deprem olmuş, 100 bin mertebesinde insanımız hayatını yitirmiş, çok sayıda insanımız yaralanmış ve 700 bin kadar yapımız ağır hasar görmüş veya yerle bir olmuştur. 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım Düzce Depremleri binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına milyarlarca liralık mal kaybına neden olmuştur”
Son yılın deprem örneklerini ayrıntısıyla sunan Başkan Cemal Gökçe
“Toplumsal yaşam deprem tehlikesini dikkate alarak deprem riskini giderici özellikte düzenlenmedi. Aradan geçen 17 yılda çok şey söylendi çok şeyler yazıldı, fakat uygulama alanında deprem gerçeği ile sağlıklı bir şekilde yüzleşilemedi. Hatta deprem gerçeği kimi zaman unutuldu veya unutturuldu, kimi zamanda deprem kullanılarak akıl ve bilim dışı işler yapıldı.”çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Her afetten sonra sık sık yapılan “yara sarma” anlayışından kurtulup bilimin tekniğin ve aklın gerektirdiği işleri yapmak gerektiğini, afet öncesi alınacak önlemlerle, afet zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek ve yapılması gerekenleri belirleyip yapılmasını vurguladı.
İstanbul Anakent Belediyesi’nin 2003 yılında İTÜ, YTÜ, ODTÜ ve BÜ gibi dört üniversiteye yaptırmış olduğu İstanbul Deprem Master Planı (İDMP) çalışması
ve yine 2004 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın yapmış olduğu “1.Deprem Şurası” çalışmalarına ve yine 2009 yılında aynı bakanlığın yapmış olduğu “Kentleşme Şurası” çalışmalarına çok sayıda bilim insanı ve uzman katıldığı, son derece önemli bir çalışma olduğunu dile getiren Gökçe bunların tozlu raflarda çürüdüğünü uygulanmadığını bildirdi.
Sebeb olarak gösterdiği; “Devlet bürokrasisinin sürekli olarak değiştirilmesi ve “Liyakat ölçüsüne bağlı kadrolar yerine” söz dinleyen ve “arka bahçe” olan kadroların göreve getirilmiş olması; ayrıca rant anlayışının “depremin” önüne geçmesi nedeniyle “deprem zararlarını azaltmak ve planlı bir kentleşmeyi” sağlamak için hazırlanan raporlar da uygulama alanı bulamamıştır.” Şeklinde cesur açıklamada bulundu.
Kent Ölçeğinde: “Tüm mühendislik ve mimarlık hizmetleri kullanılarak ve risklerin dışlanması ile arazi kullanım planlarının yapılması, sağlıksız bölgelerin sağlıklı hale getirilmesi veya yeniden üretilmesi gereklidir.”
Bina Ölçeğinde: “Tarihsel ve sosyal çevreye uyumlu, insanla barışık, uygun bir mühendislik ve mimarlık teknikleri ile tasarım yaparak yapı üretimi ve denetimini bilim ve bilgi ölçeğinde yapmak gereklidir.”
“Ne yazık ki, rantı yüksek İstanbul’da gerçeklerle yüzleşerek planlı ve yaşanabilir bir kent ortaya çıkarmak yerine deprem başta olmak üzere birçok afete açık bir İstanbul yaratıldı.”
“Yok sayılan yapı stokunun deprem riski taşıması sorunu “deprem odaklı kentsel dönüşüm aldatmacası” ile inşaata dayalı ekonomik model sürdürülerek, depremin kendisini hatırlatması başka bir depreme kadar unutuldu.”
sözleriyle Kentleşme Yapılaşma ve Sosyolojik Gerçekleri yine gözler önün serdi.
Geleceği Nasıl Kurgulayacağız sorusuna
Geleceği ancak ve ancak bugün var olan bilim ve mühendislikle ilgili bilgileri kullanılabilir bilgiye dönüştürdüğümüzde düzenleyebiliriz. Alanımızda bulunan bilimsel ve akla dayalı bilgilerin toplumsal alanda kullanılabilir bir bilgiye ve bu bilgilerin uygulamaya dönüşmesi gerekir. Şeklinde uzun açıklamlarla konuşmasını sürdürdü.
anlayışa veya sorgulama alışkanlığına dönüşmeden kaybolup gitmektedir.
17 Ağustos 1999 Depreminin Ortaya Çıkardığı Gerçekler ve yapı stokların durumunu rakamlarla bildirdi.
Bugün Bir Afetten Beş Afet Yaratan Bir İstanbul’un var olduğunun altını çizdi. Üç yıl içinde 493 boş alan belirlemiştir. Bu alanların ¾’ü AVM ve gökdelenlere dönüşmüştür.
“Bugün, İstanbul Alışveriş Merkezlerine(AVM ) ve gökdelenlere teslim edilmiştir. Deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmamış yaşadığımız dairelerin içerisi dışarıdan daha güvenli bir hale gelmiştir”
İstanbul’da bulunan diğer kamu arazileri ve özelleştirme kapsamına alınan kamu kurumlarına ait bina ve arazilerin, başta TOKİ olmak üzere satılarak yapılaşmaya açıldığnı, parsel bazında yapılan imar değişiklikleri orman alanlarının ve su havzalarının dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılması yeni risk alanları oluşturduğunuda sözlerine ekledi.
İstanbul beş afetle karşı karşıya gelmiştir.
Deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değiliz.
Sel ve su baskınları giderek artıyor.
Isı adaları oluşuyor yaşam alanları daha da sorunlu hale geliyor.
Hava kirliliği her geçen gün biraz daha artıyor.
Kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları daha da artırıyor.
Bugün ulaşım sorunundan, deprem sorununa, doğal dokunun korunmasından, tarihi yapıların güçlendirilerek geleceğe devredilmesine, İstanbul’un siluetinin bozulmamasına kadar önemsenmesi gereken alanlar birer sorun alanları olarak karşımızda duruyor.
Ayrıca İstanbul’un bu kadar büyümesi ve daha da büyüyecek olması yeni sorun alanları yaratıyor. 3. Köprü, 3.Havaalanı, İki Yakaya İki Kent, Boğaz Tüp Tünel Geçişi gibi projeler, İstanbul’u daha da büyütecek ve yeni sorun alanları yaratacaktır.
Askeri Alan Ve Arazileri Yapılaşmaya Açılmamalıdır. 540 bin hektar alana sahip İstanbul’da bu arazilerin yaklaşık 56 bin hektarlık kısmı askeri alanlardan oluşuyor. Zekeriyaköy 15. Füze Üssü, Zeytinburnu Tank Fabrikası, 1453 Konutlarının bulunduğu yerlerin mülkiyeti TOKİ kanalıyla devredilerek yapılaşmaya açılmıştı.
25 milyona ulaşacak bir nüfusu kaldıramaz bu kent. Nüfus aritmetik olarak artarken, ulaşımdan diğer alt yapı sorunlarına kadar yeni sorun alanları oluşuyor ve bu sorunlar geometrik olarak artıyor. Su, yağmur suyu, doğal gaz ve atık su kanalları artık yetersiz kalıyor.
Son olarakda eğitime vurgu yaparak “Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak; fiziki şartları uygun olmayan, öğretim kadrosu son derece yetersiz ve laboratuvarı olmayan inşaat mühendisi diploması veren okullar açılmaktadır. Geçtiğimiz yıl 118 Üniversitenin, 188 bölüm ve programına 11.000 öğrenci alınmıştır. 529 puan alan bir öğrenci de, 196 puan alan bir öğrenci de inşaat mühendisi olacaktır.” Sözleri sonrası kentsel dönüşümde uygulanan yanlışlıkları rantı dile getirdi. Başlangıç sözünü sonunda tekrarladı. “17.yılında 17 ağustos depremini unutmadık, unutturmayacağız.”
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder