Ertuğrul Günay: Çamlıca’ya Ak Mescit yapalım!
25 Kasım 2012, Pazar
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Çamlıca'ya Kırım'daki gibi bir 'Ak Mescit' yapılmasını önerdi. Günay, yeni yapılacak caminin cesametiyle değil zarafetiyle öne çıkması gerektiğini savundu.
Mimar ve Mühendisler Grubu’nun Akgün İstanbul Hotel'de düzenlediği kahvaltılı çalışma toplantısının konuğu T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay oldu. Açılış konuşmasını MMG Genel Başkanı Avni Çebi’nin yaptığı toplantıda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay sunum eşliğinde kültür çalışmalarını, şu anda yaptıkları faaliyetler ve projeler hakkında, gündemdeki Çamlıca Camii ve Taksim'in Yayalaştırılma Projesi hakkında bilgilendirme yaparken, ardından toplantıya katılan konukların sorularını cevapladı. MMG Genel Başkan Yardımcısı Kadem Ekşi'nin sunuculuğunu üstlendiği program, Tümata'nın (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu) müzikal dinletisiyle başladı. MMG Genel Başkanı Avni Çebi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın konuşmalarıyla devam etti.
MMG Genel Başkanı Avni Çebi:
“İstanbul'dan başka İstanbul yok, bu şehre sahip çıkmamız lazım."
Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Avni Çebi, konuşmasına , MMG’nin çalışmaları hakkında bilgi vererek başlarken, MMG olarak gerçekleştirilen çalışmaların sürdürülebilir olmasına özen gösterdiklerini belirtti. Gündemde olan özellikle şehircilik üzerine yapılan çalışmalarda herkesin duyarlı olması gerektiğini ifade eden Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Avni Çebi, gelecek nesillerin mimari ve kültürel eserlerimizi görüp göremeyecekleri, koruyup koruyamayacakları yada kullanıp kullanamayacakları hakkında endişe içinde olduğumuzun altını çizdi. Çamlıca Camii tartışmalarına değinen Avni Çebi, hem proje süresinin kısa olmasından hem de özgün bir tasarımın yapılamamasının nedenlerini şöyle izah etti:
"Yapılacak projeler, malzemesiyle, mimarisiyle, estetiği ve fonksiyonuyla bugünün birikimini geleceğe taşıyacak bir yapıda olması gerekirdi. Bizler MMG olarak böyle bir camii için uluslararası yarışmaların düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Yarışma yapıldı ama verilen süre çok kısaydı. Memleketimizde geleceğe ait abidevi bir eserin yapılması için mimarların, şehir plancılarının, sosyologların heyecan duyacağı bir atmosfer maalesef oluşturulamadı" diye konuştu. Bizlerin bugünü ve geleceği yansıtan bir eseri ortaya koymaya çalışmamız gerektiğini ifade eden Avni Çebi, geleceğe damga vurabilecek mimar ve mühendisler yetiştiren Türkiye'nin, özellikle bu hassas proje için aciz gözükmemesi gerektiğini söyledi. Türkiye'de cami sorununun olmadığını, neden böyle aceleye getirildiği sorusunun sorgulanması gerektiği, yapılan yarışmanın iptal edilip mimarlarımıza yeterli sürenin verilmesi, yeni imkanlar tanınması gerektiğinin altını çizdi.
"Biz AVM'ler açarak, rezidanslar inşa ederek bir dünya devleti olamayız.
Türkiye'de alan sorunu yok, anlayış sorunumuz var."
Avni Çebi, konuşmasına Taksim'in Yayalaştırılması planları hakkında devam etti. Çağlayan'daki Adalet Sarayı önünde yapılacağı söylenen meydanın maalesef yapılamadığını, giriş ve çıkışlardaki olumsuzluklar yüzünden meydana çevrilemediğini, benzer şekilde Taksim'de de tekrar hatalara düşülmemesi gerektiğini söyledi. Devletlerin de toplumların da zaman zaman kendilerini yenilediği belirten Avni Çebi, Fatih'te yapılan imar düzenlemelerinin de gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Yaklaşık 200'e yakın tarihi eserin 2012'de yapılan yeni imar planında plandan çıkarılmasına karşı çıkmamız ve imar planından çıkarılan zenginliklerimizi yeniden ihya etmemiz gerektiğini belirtti:
"Bugün Türkiye, gelen 10 milyon turisti 30 milyona çıkartmak istiyorsa, bunu AVM'ler açarak yapamaz, tarihini ve kimliğini koruyarak, geleceğe taşıyarak yapabilir. Eğer muhafaza etmemiz gereken değerleri koruyamazsak, bundan 50 yıl sonra kurduğumuz şehirlerde biz insanları neye davet edeceğiz? Niçin insanlar İstanbul'a gelsin? Tüm dünyada yapılmaya çalışılan, şehirleri aynılaştırmak… Binlerce yıldır oluşturulan kültürel birikim, estetik değerler ve farklılıklar aynılaştırılma sürecinde kaybediliyor. Acaba o peşinde koştuğumuz konut projeleri bizleri geleceğe taşıyacak mı? O çok katlı yapılarda insanlarımız yaşlandığı zaman, yada özürlü olduğu zaman yaşayabilecek mi? Çok katlı yapılan binalarda bir arkadaşımız felç getirse çoğu binada bir sedyenin gireceği asansör bile yok.
Bugün 4+4+4 eğitim sistemine geçiliyor ama 5.5 yaşındaki çocuklarımız 3 katlı bahçesi olmayan okullarda okutuluyor. Çocukların ilk sosyalleşmelerinde okullarına yürüyerek gidip gelebilmeleri lazımken, sürekli ellerinden tutularak servislerde taşınan insan konumuna düşüyorlar." diye konuştu. Konuşmasına Türkiye'nin alan darlığı çekmediğine dair örnekler vererek devam eden Avni Çebi, bugünü inşa ederken gelecekteki halimizi de düşünmemiz gerektiğini belirtti.
Ertuğrul Günay:
"Rant mimarisiyle çok katlı yapılar yapanlar, açgözlülükleriyle İstanbul’un tarihi mirasını bozuyor."
Ertuğrul Günay, konuşmasına Mimar ve Mühendisler Grubu’nun “Siluetime Dokunma” çağrısından çok etkilendiğini belirterek başladı ve bu çağrı karşısında tüylerinin diken diken olduğunu söyledi. Mimarlık alanında inşa edilen ve edilecek olan mimari eserlerin tarihten kopmadan kültürle iç içe olması gerektiğini özellikle vurgulayan Günay, ancak bu sayede gelecek nesillere kaliteli tarihi mirasların bırakılabileceğini söyledi.
Bakanlık yaptığı sürece turizm ile kültürü birbiriyle özdeşleştirmeye çalıştığını belirten Günay, kültür olmadan yapılan turizmin eksik ve amaçsız kaldığını söyledi. Anadolu’da binlerce yıllık medeniyetlerin bıraktığı binlerce kültürel eserin olduğunu vurguladı. Kültürel eserlerin çoğunun unutulduğunu ve kendi dönemlerinde bu kültürel eserlere tekrardan sahip çıkmaya başladıklarını; Urartu, Lidya, Roma, Selçuklu, Osmanlı, Pagan ve Hıristiyan döneminden kalmış her esere ayrı ayrı özen gösterdiklerini vurguladı. Kültürel zenginliklerimizin bir emanet olduğunu gelecekteki nesillere hakkıyla bırakacaklarının boyunlarının borcu olduğunu söyledi. Milas'ta Selçuklu evlerini, Roma mozaiklerini ve Karya Lahdini bir alan içinde onarmaya çalıştıklarını ve üç farklı medeniyetin nasıl birbirinden etkilendiğini rahatça görebileceğimizi anlatan Günay, Anadolu dışında İstanbul üzerinde titizlikle çalıştıklarını anlattı. Daha gençken yaptığı Akdeniz turunda Yunanistan Akropol,Roma, Floransa, Barselona ve benzeri tarihi şehirleri gezdiğini ve bu şehirlerden çok etkilendiğini ancak bu gezdiği şehirlerden hiçbirinin İstanbul kadar büyüleyici olmadığını, İstanbul kadar tarihi olmadığını özellikle vurguladı ve İstanbul’un dünyanın en güzel şehri olduğunu söyledi.
Ertuğrul Günay, İstanbul’da yapılan çok katlı yapıların İstanbul’un tarihi mirasını bozduğunu ve bu yapıları yapanların büyük bir açgözlülük içinde olduğunu belirtti. İstanbul’da varolan veya varolmaya çalışan tarihi ve kültürel mekanlarına olduğunca özen göstermeye çalıştıklarını söyledi. Çalıştıkları dönemde Sultanahmet civarında ki tarihi yapıların lojman olarak kullanıldığının tespit ettiklerini ve hemen bu lojmanların kaldırılıp tarihi yapıları koruma altına aldıklarını örnek gösterdi. Bu örnek dışında birçok tarihi mekanı tekrardan hayata kattıklarını söyledi. Türk Tarih Müzesi’nin altındaki otoparkı,Topkapı Sarayı’nın avlusunda Matbaa Lisesi’ni,Topkapı Sarayı’nın içinde dört tane askeri deposunu kaldırıp hayata kattıklarını belirtti. Büyükşehirleri yöneten kişilerin Dresden’i,Floransa’yı,Madrid’i görmesi gerektiğini söyleyen Günay, restore edilen binaların tepesine reklam asmanın dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir tarihi mekanında olmadığını belirtti.
Ülkemizden çalınarak yabancı ülkelerde satışa sunulan kültürel eserlerin geri iadesi için çalışma yaptıklarını ve başarılı olduklarını belirten Günay, Süleymaniye Külliyesi’nin altındaki dükkanların önceki dönemlerde satıldığını ve şu anda satış yapılmadığını direk olarak deri imalatı yapıldığını söyledi. İmalat sırasında tehlikeli maddelerin külliyeye büyük derecede zarar verdiklerini sözlerine ekledi. Bu durumu düzeltmek için büyük bir çaba sarf ettiklerini ancak hala tarihi Külliye’nin durumunun iyi olmadığını söyledi. Beyazıt’ta bulunan Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde ki vehim durumu kısmen düzelttiklerini ve restorasyonun bitmek üzere olduğunu söyledi.
Ertuğrul Günay, mimari teknikler ve yapı malzemesi bu kadar gelişmişken, oturup var olanlardan birinin taklidini yapılmaması gerektiğini savundu. Günay, Çamlıca'ya yapılacak caminin iki binli yıllara yakışır, İslam mimarisinin geleneğini koruyan, büyüklüğü ile değil güzelliği ile ön plana çıkan bir cami olması gerektiğini ifade etti. "Marifet büyük bir şey yapmak değil zarif bir şey, güzel bir şey yapmak." diyen Bakan Günay, yeni caminin boğaza mücevher gibi dizilmiş camilerin tacı olması gerektiğini söyledi. Günay Çamlıca'ya, Kırım'da bulunan Ak Mescit gibi bir cami yapılması önerisinde bulundu. "İstanbul'da bir Ak Mescit yok. Böyle mücevher gibi bir şey yapalım. Bakın Kırım'da var, Kazan'da var ama İstanbul'da yok. Cesametiyle değil zarafetiyle ortaya çıksın, pırıl pırıl olsun. Tacın yakutu gibi orada gözüksün. Hatta adı da Ak Mescit olsun." dedi. Türkiye’de olan tarihi yapıları ellerinden geldikçe korumaya çalıştıklarını ve dikey yapıları yapmak yerine tarihimize insanımıza uygun yapıların inşa edilmesi gerektiğini, Akdeniz mimarisinde karşısında çıkan kaliteli tarihi yapıların bu emsalsiz şehirde görmek istediğini ve yeni, açgözlü, rant mimarisinin inşa ettiği yapıları görmek istemediğini söyleyerek konuşmasını tamamladı.
MMG Yönetim Kurulu Üyelerinden Turan Koçyiğit, Şenol Aslan, Serkan Cantürk, Yavuz Sarı, Rena İnşaat Genel Müdürü Sinan Mataracı, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Erdal Osmanlıoğlu'nun da katıldığı kahvaltıya, birçok iş adamı, mimar ve mühendisler katıldı. Kahvaltılı çalışma toplantısı soru cevap kısmıyla devam ederken, plaket töreni ve hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder